18 Haziran 2012 Pazartesi

Belki de, o kadar da kötü değildir...

  En sevdiğim dersin Etik olduğundan bahsetmiştim yakın zaman içinde ("Nasıl Güzel Yazı Girişi Yazılmaz?"). Dersin ne kadar hoşuma gittiğini yalnız kalbime hapsetmeyeyim dedim, dersin hocası Hakan Ertin'e de açayım dedim duygularımı. Yazının eğer ilk cümlesini okumaz iseniz ortada yanlış bir şeyler döndüğünü düşünebilirsiniz. Ama merak etmeyin, dönen tek şey, içinde bulunduğunuz dünyadır bey ve hanımefendiler. Dediğim gibi, mail attım Hakan hocaya. Sonra da cevap geldi!!! Daha önce, hayatımda, akademik kariyeri olan hiç kimseye mail atmamıştım. Bir de atmışım, cevap gelmiş! Zihnimde nasıl barikatlar kurduysam artık hocalar ve öğrenciler arasında. Niye hep konudan sapıyorum ya? Tellere sarılan sarmaşık kadar bile iradeli değilim arkadaş, olaya bak.
  Velhasılkelam (yanlış yazdım) , bugün hem 3.sınfıın son dersi ve hem de Etik dersinin son saati olması ünvanını elinde tutan Etik dersine girdim (başka bir ders olmasını beklemiyordunuz herhalde). Ders çıkışı da gittim, hocayla tanıştım. Bir hocayla ayaküstü 2 -3 dakika sohbet ettim. Üstelik öyle normal bir adam da değil, ne bileyim, çok seviyorum bu adamı (inşallah görmez bunu ehuah). İçim dışım organik yapılar, hastalıklarla doluyken, kafamı çalıştırdığım tek ders etik. Tıbbi konularla ilgili, ama bir o kadar da evrensel bakış açıları ile olaya yaklaşabildiğimiz saatlerdi hepsi. Zaviyemiz bir hastanenin penceresi değil, beynimizin içindekiler, bize ait olan fikirlerimizdi. Duygulandım bak şimdi ühüh.
  Olur da bu yazıyı okuyan birileriniz varsa İTF 2. sınıf öğrencileri, Hakan Ertin'in derslerine lütfen girin. AYRICA, mümkün olduğu kadar çok kişiyi de "abi etik zaten tırt ya , hoca soruları da veriyor zaten" diyip de ayartın. Bırakın gitsinler, kafalarını doldursunlar. Siz, kafanızı çalıştırın.
 GönderenMeneSzaman:21:13


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder